KELİME | MA’NASI | |
Ma’füvv | معفو | Suçu af edilmiş. Bağışlanmış. *İstisna edilmiş, müstesna kılınmış, ayrı tutulmuş. |
Ma’lûmiyyet | معلوميت | Ma’lumluk. Bilinme, belli olma. *Bilinen ve belli olan şeyin hâl ve sıfâtı. |
Ma’siyyet | معصيت | İtaatsizlik, günah, isyan. |
Mâadâ | ماعدا | Başka. Fazla. Bundan gayrı. |
Maksûd | مقصود | Kasdedilmiş. Kasdedilen. *İstenilen şey. İstek. Arzu. Gâye. |
Matlûb | مطلوب | İstek, istenilen şey. *Alacak. Ödünç verilmiş. |
Me’cûr | ماٴجور | Karşılık almaya, mükafata hak kazanmış kimse. *Kiraya verilen. |
Me’mûrun-bih | ماٴموربه | Emrolunan şey. |
Memnû | ممنوع | Yasak. Menedilmiş. Mâni olunmuş. |
Mesâhif | مصاحف | Mushaflar. Sahifeler. Kitab sahifeleri. Kur’anlar. |
Mevsûk | موثوق | Kendisine inanılır olan. Şâyân-ı itimad olan. *Sağlam. *Vesikalı. Delile dayanan hakikat. |
Mezâhib-i Adîde | ﻋﺪﻳﺪﻩ مذاهب | Bir çok Mezhebler |
Min-tarafillâh | من طرف ﺍﷲ | Allah tarafından. Cenâb-ı Hakkın emriyle. |
Muâmelât (muâmele) | معاملات | Davranma. Davranış. Birbiri ile iş görme, amel etme. Alış veriş. *Resmi dairelerde yapılan herhangi bir iş. |
Muammer | معمر | Ömür süren. Çok yaşamış. Uzun ömürlü, bahtlı. |
Muazzeb | معذب | Eziyet çeken, azâb içinde olan. |
Mûcib | موجب | İcâb eden, lâzım gelen. *Bir şeyin peydâ olmasına vesile ve sebep olan. Gereken. Gerektiren, lâzım gelen. |
Muhâlefet | مخالفت | Kabulsüzlük. Karşı durma. Uyuşmazlık. Zıt gitmek. Zıddiyet. Muvafık olmamak. |
Mukaddes | مقدس | Takdis edilmiş olan. Temiz ve pak. Noksan ve kusurdan Müberra ve uzak olan. Her çeşit noksan, ayıp ve kusurdan münezzeh ve uzak olan. Kudsî. |
Musîb | مصيب | İsabetli, yayılmayan, doğru. Rasûl-i Ekremin (A.S.V) isimlerinden biri. |
Muttali’ | مطلع | Haberli. Bilgisi olan. *Bir yüksek yerden bakarak görüp anlayan. *Vâkıf. Derk eden. |
Muttasıf | متصف | İttisâf eden. İyi veya kötü bir sıfatla tarif edilen. Vasıflanmış, vasfı mevcut olan. |
Müevvel | ﻣﺄﻭﻝ | Te’vil edilmiş. Zâhiri mânadan başka mâna verilmiş. Tefsir edilmiş olan. Tâbir edilmiş. |
Mürekkeb | مرکب | Terkib edilmiş, birkaç maddeden yapılmış. *Yazı yazmaya mahsus boya terkibi. *Karışmış, muhtelif. *Bitecek yer, münbit. *Asıl, esas. |
Müteâllik | متعلق | Alâkalı. Bir yere bağlı, bir şeye mensub. |
Müttefik | متفق | İttifak eden. Birbiriyle aynı fikirde olan. Birleşmiş, anlaşmış olan. |
"GENÇLER! Gavur lisânlarını öğrenmek ve hâfızalarınıza bir çengel gibi geçirmek için çekdiğiniz çileleri, dökdüğünüz terleri, oynattırıldığınız oyunları, ve harıl harıl akıttırılan zamanlarınızı bir düşününüz! Eğer bütün bunlara rağmen ecdâdınızın yazı ve lisânını da zihin, kalb ve rûhunuza bir hayat iksiri olarak nakşetmenin çok daha az çilesine talib olamazsanız, o ecdâdın belinden gelib yolundan gitdiğinizi istifâya hazır olunuz!." (Ahmed Selâmî)
5 Haziran 2011 Pazar
-M-
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder