5 Haziran 2011 Pazar

-A-






KELİME


MA’NASI
Ahvâl
احوال
Haller. Vaziyetler. Oluşlar.
Akvâl
اقوﺍل
Sözler. Kaviller.
Aslah
اصلح
En Sâlih. Daha Sâlih.
Âtüzzikr
اۤتى‏الذ‏کر
Aşağıda zikr edileceği üzere.




-B-



KELİME


MA’NASI
Ba’de zâ
بعدﺫﺍ
Bundan sonrası.
Ba’dehum
بعدهم
Onlardan sonra.
Bâb
باب

Kısım. * Mevzu. *Fasıl. Bölüm. Parça. Kitab. * Husûsi madde. *Sığınılacak yer. * İş. *Şekil. *Tövbe.

Bâis
باعث

Gönderen, sebeb olan. İcâb ettiren. *Yeniden yaratan. Ölüleri tekrar dirilten. Peygamber gönderen. (Allah (C.C))

Bey’
بيع
Satmak. *Bir malı diğer bir mal ile değiştirmek.
Bilâ
بلا

Olmayarak, hasib olmıyan “…-sız, …-siz” mânâları yerine kullanılar edattır. Kelimenin başına getirilerek menfi  mânâ hasıl olur.

Binâenâleyh
بناٴًعليه
Bunun üzerine, ondan dolayı.
Bitarîk’ıl  Âhâd
ﺑﻄﺮﻳﻖﺍﻻﺁﺣﺎﺩ
Bir çok yolla.
Bizzarûre
بالضروره
Zarûri olarak, ister istemez.

-C-



KELİME


MA’NASI
Cây-ı Gîr
جايکير
Temelleşen, yerleşen, pâyidâr.
Cebir (Cebr)
جبر

Zabtetmek. Zor kuvvet. *Bir şeyi ıslâh ve tâmir etmek, düzeltmek.  *Bâtıl bir fırka.  *Harflere yapılan hesab. *Fevkalâde ameliyât, kırık kemiği sarıp bütünlemek.   Kırık veya çıkık uzva sarılan tahtalar.

Celîl
جليل
Celâlet ve celâdet sâhibi. Azim, mertebesi yüksek.
Cezm
جزم

Kat’i karar. Yemin.  Kararlaştırmak. *Kesmek* Niyet. Tahmin. *Takdir. *İzam. *İcâbe.

Cezmen
جزﻣﴼ
Kestirip atmak sûretiyle.
Cûz’iyyât
جزيات

Cüz’i olan şeyler. Ufak tefek şeyler. Mânası düşünüldüğünde zihinde ortaklık kabul etmeyen şeyler. Mânası başka şeylere şâmil olmayanlar.

Cüz’
جزٴ

Kısım, parça. Bir şeyin parçası. *Kitab forması. *Küllün mukabili. *Kur’ân-ı Kerimin otuzda bir parçası. *Kanaat. İktifâ eylemek. *Düğümü sağlam yapmak. Bir şeyi pekiştirip muhkem kılmak.  *Kız evlâdı. 


-Ç-

-D-



KELİME


MA’NASI
Dalâl
ضلال

Sapıklık. * Sapmak. Doğrudan, İmân ve İslâmiyyet yolundan sapmak.

Dâll
دال
Delîl olan. Yol gösterici. Bildiren. 
Delâlet-i Zanniye
ظنيه دلالة
Zan ile olan işâret, yol göstermek.
Diyet
ديت

Kan bedeli. Yaralanan veya öldürülen bir kimse için en yakın vârisine şer’an hükmolunan para veya mal. Can pahası. *Para, değer kıymet.




-E-





KELİME


MA’NASI
Ef’âl-i Mükellefin
مكلفين افعال

Mükellef olanların (yani; Cenab-ı Hakkın teklif ve emirlerini kabul ve vazifeli kimselerin) yaptıkları amel ve işler. Bunlar şu isim altında toplanır: farz, vâcib, sünnet, müstehab, mübah, mekruh, haram, sahih, bâtıl, fâsid, helal.

Efrâd
افراد
Fertler. *Askerler.
Eimme-i Erbaa
اربعه اٴمهٴ
Dört imâm.
Ekser
اکثر
Pek fazla. Daha çok. Kasrette olan. Pek çok.
Elfâz
الفاظ
Lazıflar. Sözler. Lûgatlar. 
Emârât-ı tekzîb
امارات تکذيب
Alâmetleri, nişâneleri yalanlamak, inkâr etmek.
Erbâb-ı Tahkîk
ارباب‏تحقيق
Hakîkatleri delilleri ile bilen mahâret sâhibi insanlar.



-F-





KELİME


MA’NASI
Farziye(t)
ﻓﺮﺿﻴﺖ

Bazılarına göre kabul edilir sayılan. Mevhum (alı olmayıp) ve itibâri olan. Aslı isbat edilmemiş hüküm.

Fevt (Fevat)
فوت

Ölüm, mevt. *Kaybetme. Elden çıkarma. Kaçırma. Bir şeyin bir daha ele geçmeyecek şekilde elden çıkması.




-G-

-Ğ-

-H-



KELİME


MA’NASI
Halâs
حلاص
Kurtulma, kutuluş. Selâmete erme.
Halel
خلل

Bozukluk. Eksiklik.  *Başkası tarafından verilen zarar. *İki şeyin aralığı. Boşluk. Açıklık.

Hâlet-i Mezkûre
ﻣﺬﻛﻮﺭﻩ حالة
Zikredilmiş hâl. Keyfiyyet. 
Hâlî
ﺧﺎﻟﻰ
Tenhâ, boş, sâhibsiz yer. *açık yer
Haşr
حشر

Toplanmak, bir yere birikmek. Toplama, cem’ etmek. Kıyametten sonra bütün insanların bir yerde toplanmaları.

Hâvî
حاوی
İçine alan, ihtiva eden, kaplayan. Câmi’ *Biriktirici. *Kuşatan.
Hazret (Hazerat)
حضرت
Hürmet maksadı ile büyüklere verilen ûnvan.
Hırmân
حرمان
Mahrumluk, mahrumiyet. * Ümitsizlik.
Hibe
هبه
Bağışlama, verme.
Husûl
حصول

Peydâ olma. Hasıl olma. Meydana gelmek. Üremek, türemek.